[email protected]
Osmanlıya başkentlik yapmış olan Bursa, bir çok tarihi güzelliği barındıran bir şehir.
Hem tarihi, hem de kültürel yapısı ile herkese hitap eden şehrin tarihi özelliğinden dolayı hemen hemen her bölgesinde tescilli binalar bulunmakta.
Ama, bu metruk yapıların bir çoğu ne yazık ki yakılmak üzere.
Koruma altında oldukları için yıkılamadığı gibi restorasyonu da yapılmıyor.
İşte sorun da burada!
Yani;
Deyim yerindeyse tek bir çivi bile çakılmadığı, çakılmasına da izin verilmeyen bu yorgun binalar yılların yükünü artık taşıyamıyor.
Hal böyleyken;
Tehlike de kapıda.
Bu tehlikeyi görmezden gelemeyiz.
Şahsen ben;
Sorumluluk bölgemdeki binaların bir envanterini çıkartmış muhtar olarak mücadelemi veriyor ve gerekli tedbirlerin alınması konusunda girişimlerimi sürdürüyorum.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim.
Evsizler ya da madde bağımlıları yıkılma tehlikesine aldırış etmeden bu yapıları mesken tutmuş durumda.
Bir çoğunun içinde suçluları ve madde bağımlılarını saklamasından vatandaşlar bir hayli dertli.
Öğrendiğime göre;
Uludağ Üniversitesi yıllar önce öğrencilerine Bursa’daki tescilli binaların güncellenmesini yaptırmış.
İçlerinde tarihi eser özelliği olan binaların çoğunluğu ya Vakıflar’da, yada Anıtlar Kurulu’nda.
Yani bu binalar Devlet korumasında olduğu için sorun yaşanmıyor diyebiliriz.
Asıl sorun;
Vatandaşın yaptırdığı kerpiçten, taştan olan tarihi hiçbir değeri bulunmayan binalarda yaşanıyor.
Ayakta durmakta zorluk çeken, ha yıkıldı ha yıkılacak gözüyle baktığımız binalar çevreye her türlü zararı vermekte.
Kimi yangın tehlikesi atlatmış ve büyük kısmı hasar görmüş.
Kiminin de çeşitli sebeplerle büyük bölümü yıkılmış bu yapıların.
Nedir bu tehlikeler?
Yukarıda da aslında özetlemiştim.
Madde madde yazarak tekrar hatırlatayım.
1.) Yıkılmak üzere oldukları için her an bir canlının üzerine göçebilir.
2.) Türlü haşereler yüzünden sağlık anlamında her biri çevreye zarar veriyor.
3.)Madde bağımlılarının meskeni olup suçluları barındırıyor.
Görev sorumluluğu ve bilincinde olan bir muhtar olarak geçtiğimiz yıllarda Bursa eski Valisi İzzettin Küçük beyi davet ettim, yerinde sunum yaparak çalışmalarımız olmuştu.
Vatandaşlar tarafından da yoğun şikayetler gittiği için Yıldırım Belediyesi duyarsız kalmayarak konunun üzerine gitti.
Sözünü ettiğim bu bu tehlikeli yapılardan çevremizde o kadar çok var ki...
1.) Anıtlar kurulu kendi tescil yasasını uyguluyor izin almak çok zor.
2.) Belediye Anıtlar Kurulu ile mülk sahibi arasında aracı olup sadece kendi imkanlarını kullanabiliyor. Anıtlar Kurulu izni olmadan bir işlem yapamıyor.
3.) Mülk sahibi maddi imkansızlık yaşadığı için binayı yıkıp kaldıramıyor, yenisini de yaptıramıyor.
Bu üçgen içerisinde yaşanan tüm olumsuzluklar neticede ne yazık ki o bölgede yaşayanlara yansıyor.
BENİM KİŞİSEL FİKRİM
1.) Bu metruk binalar Rölöve hakkı saklı kalmak üzere yeni bina yapılacağı zaman tescilli şartlarına yani rölöveye uygunluk içerisinde yapılması şartı ile Belediyeler tarafından temizlenemez mi?
2.) Aslına uygun olmayan ama çok basit bir obje ile tescilli gösterilen binaların tekrar güncellemesi yapılamaz mı?.
3.) Şahıslarda olup tescilli görünen özel mülk binalarını yıkımda ve yapımında daha kolaylık gösterip çevre sağlığına katkı koyulmaz mı?
Bu önerileri dile getirmekle sizce haksız mıyım?