[email protected]
Gecenin bir saati çalan telefon beni önce ürküttü.
‘Hayır olsun inşallah’ diyerek aldığımda elime, baktım ki arayan eski bir dost.
Emniyet Teşkilatı'ndan yeni emekli oldu.
Hal hatır bile sormadan hemen mevzuya girdi.
Anladım ki kızmış bir şeylere.
‘Bizim polisliğimiz böyle değildi’ diyerek başladı söze.
Ona dokunan bir şeylerin olduğu besbelli...
İyi tanırım kendisini.
Muhabirlik yıllarımda adli olaylar peşinde koşarken sahada birlikteydik.
Görevini layıkıyla yapmış, meslek hayatı boyunca hep taltif almıştı.
Öyle kolay kolay kızacak biri değildi.
Devam etti anlatmaya:
‘Dün gece saat 01.00 sıralarıydı. Yeşilyayla Teyyareci Mehmet Ali Caddesi’nde seyyar bir kokoreççi her zamanki yerinde duruyor. Yanında 10’a yakın insan. Gülüş cümbüş gırla gidiyor. Üstelik adeta burun buruna duruyorlar. Ellerinde sigaralar. Ne maske, ne de mesafe’...
‘İnsan üzülüyor. Gürültüyü mü dert etsek, yoksa virüsün nasıl yayıldığına mı yansak?’ diye sürdürdü sözlerini.
‘Kardeşim insana en zor gelen ne biliyor musun? Arıyorsun 155’i, aradan 45-50 dakikalık bir zaman geçtikten sonra ancak geliyor meslektaşlarımız. Üstelik, telefona çıkan meslektaşımıza konuyu aktardığımda isterseniz 153’ü de arayın demez mi...’
Yanlış duymadınız!
Emekli polis arkadaşımızın anlattıkları böyle.
Dahası;
Yapılan ihbarın üzerinden dakikalar geçtikten sonra kokoreç tezgahının başındaki kalabalığın yanına gelen iki emniyet bekçisi bir süre sonra ayrıldığında durum yine aynı.
Yani, değişen bir şey yok.
Bunları yazarken önce şu konuya dikkat çekmek istiyorum.
Kimsenin ekmeğine mani olmak derdinde değiliz.
Evinin geçimini sağlayan kokoreççimiz elbette işini yapacak.
Ama, hassas günlerden geçiyoruz.
Ekmek parasını kazanırken kurallara riayet edecek, müşterilerini uyaracak.
Gecenin bir saati bulunduğu yerin pavyon ya da mesire alanına dönmesine izin vermeyecek.
Gecenin bir saati bağırış çağırışla ortalığı ayağa kaldırmak da ne oluyor!
Gelelim işin emniyet boyutuna.
Emniyet Müdürü Tacettin Aslan kentte asayiş ve huzura son derece önem veriyor.
Sayısız operasyonlarda imzası var.
Hele ki, ekipleri adım başı uyuşturucu ticareti yapanların peşinde ve ensesinde.
Uyuşturucuyla mücadeledeki başarının mimarıdır kendisi.
Bursa’yı çok iyi bilen bir isim.
İl Emniyet Müdürü olmadan önce, Bursa’da Şube Müdürlüğü yapmıştı.
Kendisini o yıllardan tanıyoruz.
Yardımcıları olsun, tüm şube müdürleri de görev bilinciyle hareket ediyor.
Ama, ‘155 polis imdat’ hattında sorun var!
Gelin hatırlayalım...
Ne demişti emekli polisimiz...
‘Aradım 155’i, 45-50 dakika sonra bahse konu yere iki bekçi geldi.’
Şehrin göbeği sayılan iki adımlık yere yaklaşık bir saatte ulaşılıyor.
Demek ki, sorun var...
Dağıldı mı kalabalık?
155 polis imdat hattının telsiz başındaki görevlileri geçen süre içinde ‘Bu zamana kadar neden gitmediniz verdiğimiz noktaya?’ diye sordu mu acaba o iki bekçiye.
Ya da sonrasında ‘Gerekli müdahaleyi yaptınız mı? Kalabalık dağıldı mı?’ şeklinde bir görüşmeleri oldu mu?
Emekli meslektaşına ‘153’ü de arayın’ diyen polise sesleniyorum.
Vatandaş seni aramış.
Belediye zabıtasına görev düşerse, onu arayıp çağırmak senin işin.
İhbarcı aradığında, şikayet konusu Jandarma bölgesi bile olsa onu ilgili birime iletecek olan yine sizlersiniz.
Sen devletsin, gücünü ve yetkini kullanacaksın.
Hatırlatayım;
Temmuz başlarıydı...
Nilüfer’de kızlı-erkekli bir grup genç, gece yarısı sokakta yüksek sesle müzik dinleyip gülüş cümbüş çevreyi rahatsız edince ben de 155’i polis imdat hattını aramıştım.
Aradan birbuçuk saat zaman geçmiş, ne gelen nede giden olmuştu.
Vermiştim notumu...
O zaman da ‘155 polis imdat’ hattının görevini layıkıyla yapmadığını yazmıştım.
Ne yazık ki değişen bir şey yok.
Geçtiğimiz günlerde yine Bursa Duysun’un birkaç takipçisi serzenişte bulundu.
‘Geceleri alkol alıp çevreyi rahatsız edenler var. Arıyoruz 155’i ama ekip göndermiyorlar’ diye yakınıyorlar.
Yeri gelmişken bunu bir kez daha duyururken, Emniyet Müdürümüz sayın Tacettin Aslan ve yakın çalışma arkadaşlarının konuyu dikkatle takip edeceklerine inanıyorum.
Ve emekli polis arkadaşımızın şu sözleriyle yazıya nokta koyalım.
‘Bu gibi olumsuzlukların ortadan kalkması, kaldırılması lazım. Sözüm ona, bazı kişiler ekmek yemiyorlar, ülkenin ekmeğine satır vuruyorlar’...