Ulu Cami, Hacivat ve Karagöz...
Yazıma Ulu Cami ve rivayetlerinden söz ederek başlıyorum.
Bir televizyon kanalında Ulu Camiyi tanıtım programını izlerken;
Yıllardır doğru bildiğimi sandığım şadırvanın hikayesini bir de turizm rehberinden dinleyince benim bildiğim mi yoksa son duyduğumun mu doğru olduğunu sizlere de sormak istedim.
Yıldırım Bayezid, Niğbolu zaferi sonrası yaptırma sözü verdiği yirmi camiyi Bursa’da inşa etmek ister.
Hükümdar, mimarları ile bir araya gelerek yirmi cami yerine yirmi kubbeli çok büyük bir cami yapılmasına karar verir.
Cami için buldukları geniş alan (arsa) farklı kişilere aittir. Bu sebeple mal sahipleri bulunup kendilerine değerinin altında inmeden başka yer gösterilir, kimilerine de altın verilir.
Böylelikle her birinin rızaları alınmış olur.
Ancak, bu kişilerin içinde biri vardı ki;
Caminin inşa edileceği alanın mülk sahibi olan bir kadın hükümdarın ve vezirlerin ayağına kadar gitmesine rağmen evini ve arsasını vermez.
Evet;
Rivayet bu şekilde.
Tıpkı benim gibi bir çoğunuz bu rivayeti duymuş ve biliyorsunuzdur.
Şimdi esas konu;
Söylenenleri, yazılanları bir kez daha hatırlatarak hangisi doğru diye sormak istiyorum.
Ulu Cami’nin içindeki şadırvanın yeri kimin?
Ne amaçla yapılmış?
İlk rivayete göre;
Şadırvanın olduğu yer, Hristiyan bir kadına ait.
Bu yüzden cami yapımına izin vermemiş.
Hal böyle olunca da, Yıldırım Bayezid yapılan ibadetlerin Allah katında kabul edilmeme ihtimalini göz önünde bulundurup yerine şadırvan kurdurur.
İkinci bir rivayet ise;
Yıldırım Bayezid’in kendisi ve vezirleri ile gidip istediği arsayı vermemek için direnen yaşlı kadın rüyasında kendini mahşerde ızdırap çekerken görür. İşte bu rüyadan etkilenince de saraya gidip evi ve arsasının üzerine cami yapılmasına rıza gösterdiğini kaynaklardan okuyoruz.
Rehberin anlatımına göre;
1. Sözü edilen şadırvan denildiği gibi ne yaşlı nede Hristiyan kadının tutumundan dolayı yapılmamış.
İçerisine 4-5 bin civarı insan girebilen camide, nefes oluşumundan doğan kirliliği su damlacıkları ile gidermek için bu havuz caminin tam ortasına düşünülmüş.
2. Ulu Camiyi ziyarete gelenlere içeri girerken abdest alma zorunluluğu bulunmuyor. Ancak, ziyaretçiler gördükleri kutsiyet karşısında belki namaz kılmak ister ya da Kur’an-ı Kerim okumak isterse abdest almak için dışarı çıkmasınlar diye şadırvan yapılmış.
3. Şadırvan, cami içinin aydınlık olması için üzeri şeffaf olarak inşa edilmiş.
Ulu Cami’nin şadırvanı hakkında yazılanların söylenenlerin hangisi gerçek doğrusu bende çok merak ediyorum.
***
Gelelim Hacivat ile Karagöz’e…
Her ikisi de Bursa’nın simge isimleri.
Ulu Cami’nin inşaat çalışmaları sırasında yaptıkları espriler, şakalar ve komikliklerle işçileri oyaladıkları için hükümdarın istediği zamanda cami inşaatı tamamlanamaz.
İkisinin de kafalarının vurulmasına hükmedilir...
Benim daha önce duyduğum bildiğim böyleydi.
Ama, yine rehberin bilgi aktarımına göre;
Hacivat ile Karagözün ölüm fermanlarının Ulu Cami inşaatında değil,
Yıldırım Bayezid tarafından babası Orhan bey adına yaptırdığı Ulu Cami yakınındaki Orhan Cami inşaatında verilmiş.
Şimdi soruyorum
Ulu Cami ile Hacivat ve Karagöz’le ilgili yazılanların hangisi doğru ?
Tarih sayfalarında yazılanlar mı?
Rehberin anlattıkları mı?
İyi ki;
Ulucami’de ilk namazı Yıldırım Bayezid’in, Molla Fenari’nin ve Emir Sultan’ın da bulunduğu cemaatle Somuncu Baba’nın kıldırdığı, caminin ilk imamının Süleyman Çelebi olduğu yönünde bilgi kirliliği yok.
Bununla ilgili kafa karışıklığı yaratacak yorumlar yapılmaması sevindiğim taraf.
Saygılarımla…