Herkesin dilinde bir Liyakat kelimesi var ama anlamını bilen yok…
Kelime anlamı layık olma, uygunluk…
Sorun kelime anlamında değil sorun herkesin kendini liyakat sahibi olarak görmesi.
Kısaca burunlar hep havada koltuklar kabarık…
Liyakat sahibi kalemşörler, haddini bilmeyen ama kendini bir şey sanan zavallılar, arkalarından gülenlerin alay edenlerin farkında ama görmezlikten gelip kendini etrafındakilere kabullendirme çabaları ise komedinin dik alası.
Sen gariban vasıflı ama vasıfsız adamın tekisin. Liyakat senin nerende.
Kişiye özel değil sözlerim. Bu aralar etrafımda o kadar kendini bir şey sanan ama aslında balon olan insanlar var ki yoruyorlar, farkında değiller.
Hele bunlara bir de unvan verdiysen “ tutmayın beni “ edasıyla kafalarında, küçük dağları ben yarattım, her şeyi ben bilirim…
Ben… Ben… Ben...
Bak o İş öyle değil paşam!
***
Dönelim 'Liyakat' meselesine;
Ne güzel demiş Mevlana “ Kunduracının önünde çiftçinin aleti, köpeğin önünde saman, eşeğin önünde kemik, bir şey ifade etmez. “
Maalesef durum aynen böyle de önündekinin hala farkında olmayanlar var.
“ Kral çıplak“ hal aynen bundan ibaret.
“Liyakat ve lütuf birbirinin tersi değildir, çünkü “lutfa mazhar olmak” için ona layık olmak gerekir " der Max Stirner.
Lütfa mazhar olmak ne güzel söz anlayana.
Para mı, Adamcılık mı, Liyakat mı ?
İşin bir de bu tarafı var, bir de “ Adamcılık “ tarafı.
Sen çalış çabala emek ver, yeni yetmenin biri gelsin maddi gücüyle önüne geçsin.
Oh ne ala memleket. E nerde kaldı Liyakat…
Ya da, olmaz ya! Diyelim oldu… “ Hamili kart yakinimdir “ Hayda! Buyur buradan yak. E nerde kaldı bizim liyakat…
İşin en komik tarafı bu kelimeyi de en çok Liyakat sahipleri değil para ve hamili kart sahipleri kullanır.
Ve çok ilginçtir. Ömrü hizmet etmekle geçip bir adım yol alamayanlarınsa diline liyakat kelimesi hiç yapışmaz.
Biat eder, saygı duyar yol verir, yetinmez sırtında taşır ama hep suçlu odur ve hiçbir zaman kimseye yaranamaz…
Layık olmak, hak etmek ya da sonunda her şeyi mahvetmek…
Son olarak en tehlikelisi kendini liyakat sahibi görüp için için yanıp önündekileri kendinden aşağı görüp “ Kıskançlık “ psikolojisine bürünüp adam kılığına girip kadın dedikodusu yapanlar.
Allah hepimizi bu sinsilerden korusun…
Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insanlar vardır; ama güneş her gün yeniden doğar. (Seneca)
Ha bu arada...
Efendim, ben zaman zaman burada yazılarımla sizlerle olacağım.
Bana bu fırsatı veren Bursa Duysun'un Genel Yayın Yönetmeni sevgili Enver Akasoy'a huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Işığınız hiç solmasın.
Saygılarımla...